Filistin

Filistin’deki güncel savaşla ilgili açık tartışmada Bolşevik Parti Kuzey Kürdistan-Türkiye’nin tavrı

Bolşevik Parti Kuzey Kürdistan-Türkiye, 

Filistin'deki güncel savaş ve uluslararası devrimci hareket içindeki yanlış pozisyonlara yönelik eleştirilerimiz üzerine.

Filistin'deki güncel savaş, esas olarak Hamas'ın askeriörgütü "El Kassam Tugayları" tarafından yürütülen iyi planlanmış ve uzun süredir hazırlanmış bir askeri operasyonla başlatılmıştır. Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısından bu yana Siyonist İsrail Filistin halkına karşı bir savaş yürütmektedir. En yoğun nüfusa olduğu Gazze Şeridi her gün İsrail hava kuvvetleri tarafından bombalanmaktadır. Bir milyondan fazla insan canlarını kurtarabilmek için kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşmüştür. Bu, İsrail'in Filistin halkına karşı yürüttüğü barbarca, kuralsız, terörist bir savaştır.

Bugün Orta Doğu'daki savaşta iki taraf var:

Bir taraf, ABD ve AB gibi Batılı emperyalistlerin tam destek verdiği Siyonist İsrail devletidir. Siyonist İsrail devleti 75 yıldır Filistinlileri eziyor,öldürüyor, topraklarını işgal ediyor ve topraklarından kovuyor. Batılı emperyalistlerin tam desteğini alan İsrail, 7 Ekim'den bu yana terörle mücadele adı altında Filistin halkına karşı bir savaş yürütmektedir. "Hamas terörizmine karşı savaş", "İsrail'in meşru müdafaa hakkı" vb. bahanelerle Gazze Şeridi'nin Siyonistler tarafından yıkılması ve Filistinlilerin topraklarından sürülmesi Batılı emperyalistler tarafından desteklenmektedir. Bu haksız, karşı-devrimci savaşta, savaş kurallarını tanımayan İsrail devletisavaş suçu işlemektedir.

Savaşın diğer tarafında ise Hamas'ın askeri kanadı El Kassam Tugayları, İslami Cihad'ın askeri kanadıEl Kudüs Tugayları, Halk Direniş Komiteleri'nin askeri kanadıEl Nasır Selahaddin Tugayları ve Mücahitler Hareketi'nin askeri kanadı Mücahitler Tugayları yer almaktadır. Buörgütlerin ana hedefi İslami bir din devleti kurmaktır. Filistin'dekiörgütler arasında Hamasöne çıkmaktadır.

Hamas gibi İslamiörgütler Siyonist işgale karşı mücadele etmekte ve Filistin'de İslami bir din devleti kurmaya çalışmaktadır. İslamiörgütlerin yürüttüğü savaşın amacı dine dayalı bir devlet kurmak ve Yahudi devletini ortadan kaldırmaktır. Elbette Siyonist işgale karşı mücadele demokratik bir içeriğe de sahiptir. Ancak bu, İslamcı-faşist, antisemitik birörgüt olan Hamas'ın eylemlerinin "memnuniyetle karşılanması" ve hatta desteklenmesi gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine.

Hamas, 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırısında asker-sivil, suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan sivil hedeflere saldırmıştır. Şantaj yapmak amacıyla sivilleri rehin aldı. Sivilleri rehin almak, sivillerin bulunduğu bölgelere saldırmak, esir alınan askerleri kafeslemek ve fotoğraflarını sosyal medyada yayınlamaksavaş suçudur.

Hamas gibiörgütler hedeflerine ulaşmak için ezilen, horlanan ve aşağılanan Müslüman emekçi halkı etraflarında toplarlar. Bu ana hedef İslam devletidir. İşçiler ve emekçiler için İslam devleti, İslamcı-faşist bir düzen altında sömürü koşullarında yaşamak demektir. Hamas gibi İslamiörgütler gerçekte anti-emperyalistörgütler değildir. Batılı emperyalistlere karşı mevcut yönelimleri bu gerçeği değiştirmemektedir. Gerçekte buörgütler, kendileri de haydut devletler olan İran, Türkiye ve Katar gibi kapitalist ülkeler tarafından Batı'ya karşı desteklenmektedir. İslami din kardeşliği temelinde Batı'ya karşı yürüttükleri ideolojik saldırganlık, kitleleri manipüle etmenin bir aracıdır.

Kuzey Kürdistan-Türkiye sol hareketinde yanlış bir anlayış hakim!

Kuzey Kürdistan-Türkiye'deki solörgütlerin birçoğu 7 Ekim'den sonra Filistin halkına destek adına Hamas'ın eylemlerini eleştirmeden destekledi.

Bunlardan biri de ICOR üyesi MLKP'dir. Örneğin, Türkiye/Kuzey Kürdistan MLKP'nin (Marksist-Leninist Komünist Parti) 8 Ekim 2023 tarihli açıklaması şöyledir:

"Irkçı, soykırımcı, sömürgeci İsrail'e karşı 7 Ekim'de gerçekleştirilen cesur eylemi selamlıyoruz! Özgürlük, onur ve adalet için Filistin halkıyla omuz omuza!" ... "7 Ekim sabahı, Filistinli yurtseverlerin kitlesel kurban eylemi, ırkçı, soykırımcı, sömürgeci savaş makinesine ve onun silahlı ve silahsız faşist yüksek bürokrasisine ağır bir siyasi, ahlaki ve ideolojik darbe indirdi". 

Eylem uluslararası alanda,özellikle Arap/İslam ülkelerinde, sol güçler de dâhil olmak üzere, herhangi bir sınırlama olmaksızın coşkuyla karşılandı. ICOR ve UF'nin üyeörgütü Yurtsever Demokratik Sosyalist Parti (Tunus) Yurtdışı Ofisi tarafından yapılan 7 Ekim 2023 tarihli açıklama şu şekildedir:

"Filistin silahlı direnişinin işgal altındaki topraklarımızda ve kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde elde ettiği başarıları zafer coşkusuyla takip ediyoruz. Bu kahramanca operasyona desteğimizi yineliyoruz." 

Biz Kuzey Kürdistan-Türkiyeli Bolşevikler bu tutumu temelden yanlış ve anti-Marksist-Leninist olarak değerlendiriyoruz. Biz Bolşevikler Hamas'ın terörist eylemini kınıyoruz.

Komünistler olarak burjuva-ulusal kurtuluş hareketlerini ancak bu hareketler gerçekten devrimci ise desteklememiz gerektiği ve destekleyeceğimiz yönündeki Leninist ilkelere bağlıyız..."

Solörgütlerin, daha doğrusu Marksizm-Leninizm adına hareket edenörgütlerin "Nehirden denize Filistin" sloganını yaymaları (Icor'un web sitesinde yer alan Türkiye’den Partizan'ın pankartına bakınız) ve böylece İsrail devletinin varlık hakkını inkar etmeleri ürkütücü ve temelden yanlıştır.

Yahudi düşmanlığı ve antisemitizme karşı mücadele,özellikle de sosyo-kültürel olarak İslam'ın hakim olduğu ülkelerde elzemdir. İsrail devletinin ve Filistin'in var olma hakkının inkârının, komünistler açısından "ortak bir devrimci mücadele için karşılıklı bir yakınlaşmaya" yol açmayacağı açıktır. (Burjuva ulusal kurtuluş hareketleri ve Komünist tutum üzerine Lenin'e bakınız)

Filistin'de 1947'den bu yana devam eden ve 7 Ekim 2023'ten bu yana yeniden alevlenenbitmek bilmeyen savaşla ilgili olarak şunu tespit ediyoruz:

Bu savaş aynı zamanda emperyalist süper güçlerin dünyayı yeniden paylaşma mücadelesinin bir parçası olarak yürütülmektedir. Söz konusu olan,Ortadoğu'da, bu somut durumda da Filistin'de,hakimiyet kurmaktan başka bir şey değildir.

Biz Kuzey Kürdistan-Türkiyeli Bolşevikler,kapitalizm şartlarında Filistin sorunun gerçek bir çözümü olmadığıgörüşündeyiz.

Gerçek çözümü, tüm milliyetlerden ve dinlerden insanların barış içinde bir arada yaşadığı ortak bir demokratik Filistin devletinde görüyoruz. Gerçek çözüm Filistin'deki proleter devrimde yatmaktadır. Ancak oraya varmak içinönümüzde hala uzun bir yol var.

Ancak mevcut savaşta silahlar derhal susturulmalı ve katliamlar durdurulmalıdır.

İsrail ve Filistin temsilcilerinin üzerinde anlaştığı1967 sınırları dahilinde iki devletli bir çözüm, kapitalizm koşullarında geçici bir çözüm olacaktır ve her halükarda halklar içinmevcut durumdan daha iyi olacaktır.

İsrail'in Siyonist, sömürgeci, soykırımcı politikalarına karşı mücadele!

Antisemitizme ve İslam düşmanlığına karşı mücadele!

Emperyalistlerin ikiyüzlülüğüne karşı mücadele!

Filistin-İsrail sorununa ilişkin ilkesel tutumumuz aşağıdaki tezlerde formüle edilmiştir:

Filistin-İsrail sorununa ilişkin tezler 

Filistin, dini azınlıkları, Arap Yahudileri ve Hıristiyanları olan bir Arap-İslam ülkesiydi. 

1) Ulusal sorun

Yahudi sorunu sadece "dini bir sorun" değildir, Yahudilik sadece "bir din" değildir. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte Yahudi sorunu ulusal bir sorun haline gelmiştir.

2) Yahudi ulusu

Siyasi Siyonizm 19. yüzyılın sonunda formüle edildiğinde, dünya çapında bir Yahudi ulusundan söz etmek mümkün değildi. Çoğu ülkede Yahudi nüfusu ezilen bir ulusal azınlık olarak yaşıyordu. Polonya, Ukrayna ve Belarus gibi bazı ülkelerde ise Yahudilerin bir ulus haline gelmesi en ileri düzeydeydi.

3) Siyasi Siyonizm

Siyasi Siyonizm Yahudi milliyetçiliğidir ve aynı zamanda antisemitizme karşı bir tepkidir. Bu milliyetçilik emperyalistler tarafından kendi amaçları için kullanılmaktadır.

Siyasi Siyonizmin iki yönü vardır: Yahudilere uygulanan ulusal baskıya karşı olan ve kendi Yahudi devletini kurarak bundan kurtulmak isteyen haklı bir yönü vardır. Öte yandan, saldırgan ve sömürgeci bir karaktere sahiptir. "Toprağı olmayan bir halk için halkı olmayan bir toprak" programıyla ideolojik/politik olarak Filistin'deki yerli (otokton) Arap halkının varlığını reddetmekte ve pratikte onların sürülmesiniörgütlemektedir.

4) Filistin'de Yahudi ulusu

Siyonist göç, Holokost'a yol açan antisemitizm ve Nazi faşizminden kaçan Yahudi halkı, Filistin'de Yahudi ulusunun oluşumunda belirleyici bir rol oynamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Filistin'deki Yahudi nüfusu toplam nüfusun yaklaşık üçte birini oluşturuyordu. Marksist ulus kriterlerine (toprak, kültür, dil, ekonomi ve tarihsel topluluk) göreölçüldüğünde, Filistin'deki Yahudi nüfusu İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda büyükölçüde bir ulus oluşturmuştur. Dolayısıyla Yahudilerin Filistin'de bir devlet kurma hakkı oluşmuştu. Her iki halkın barış içinde bir arada yaşaması için bir çözüm, hem Arap hem de Yahudi nüfusun eşit olarak bir arada yaşadığı ikili demokratik bir devlet olabilirdi. Ancak onlarca yıldır süren emperyalist faaliyetler, Filistin'in bir Yahudi ve bir Arap devleti olarak bölünmesinin gündeme gelmesini sağlamıştır.

5) Filistin sorununun çözümü 1945-1948

Filistin sorunu Birleşmiş Milletler (BM) gündemine geldiğinde, sosyalist Sovyetler Birliği Arapların ve Yahudilerin bir arada yaşayabileceği bağımsız, birleşik demokratik bir devletin kurulmasını savunmuştur. Bunun gerçekleştirilemeyeceği anlaşıldığında ise iki devletli çözümü, yani Filistin'de bir Arap ve bir Yahudi devletinin kurulmasını savundu.

BM'nin 1947 bölünme planı, Filistin'de yaşayan her iki halkın kendi kaderini tayin hakkını ve ulusal, devlet bağımsızlığı hakkını, İngiliz sömürge gücünün geri çekilmesini ve emperyalist mandanın sona ermesini savunduğu için Sovyetler Birliği tarafından desteklendi. İlerici ve demokratikti. Plan, gelecekte Yahudi ve Arap devletlerinin gönüllü olarak birleşmesini kolaylaştırmak amacıyla iki devlet arasında ekonomik bir birliköngörüyordu.

Bu, gergin durumu hafifletecek ve bağımsız, demokratik bir Arap-Yahudi devletinin kurulması için daha iyi bir başlangıç noktası yaratacak bir çözümdü. Geriye dönüp bakıldığında, SU'nun duruşu doğruydu ve doğrudur.

6) İsrail Devleti'nin Kuruluşu - Filistin halkının An Nakba'sı

Emperyalistler, Siyonistler ve Arap gericileri iki devletli çözümü engellediler. Siyonistler İsrail Devleti'nin tek taraflı olarak kurulduğunu ilan ettiler. Arap Birliği devletleri de Filistin halkının sözde temsilcileri olarak bazı emperyalistlerin desteğiyle yeni kurulan İsrail devletine karşı savaş başlattı. Bu savaşta "An Nakba", "büyük felaket", Filistin halkının sistematik olarak acımasızca topraklarından sürülmesi, muazzam boyutlar kazandı.

7) Siyonist İsrail Devleti

İsrail, kendineözgü tarihsel gelişimi ve mevcut durumu nedeniyleözel bir durumdur. İsrail'in Filistin'de var olma hakkı vardır. Ancak bu, kendi kaderini tayin hakkının red ve inkârına ve Filistin halkının bir devlet kurmasının engellenmesine dayanmaktadır.

İsrail, emperyalizme bağımlıgelişmiş kapitalist bir ülkedir ve Arap ulusuna ve Arap devletlerine karşı yayılmacı, sömürgeci emperyalistözelliklere sahiptir.

İsrail devleti Siyonist, son derece ırkçı, tamamen militarist ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki (2011 Gazze ve Batı Şeria) Arap nüfusa karşı faşisttir. İşgal altındaki topraklardaki yönetim biçimi faşisttir. İsrail'deki İsrail devletinin yönetim biçimi burjuva demokratiktir, fakat Filistinli Arap azınlık üzerinde faşist bir yönetim yapısına sahiptir . Siyonist devlet, "ilhak ettiği toprakların" etrafına ve büyükölçüde sömürgeleştirdiği Batı Şeria'ya bir duvar inşa etmektedir. Kudüs'te Filistinliler yerinden edilmeye ve mülksüzleştirilmeye devam ediyor. İsrail devleti Gazze'ye karşı savaş yürütmekte, Gazze'yi duvarlarla çevirmekte ve abluka uygulamaktadır.

8) Ulusal sorunun çözümü

Kapitalizm altında ulusal soruna adil bir çözüm bulunamaz ve kalıcı bir barış sağlanamaz. Bununla birlikte, komünistler olarak emperyalizm altında bugün bile bu konuda tavır almalıyız. Bugün, kapitalist emperyalist koşullar altında, BM'nin 26 Kasım 1947 tarihli ve 181 sayılı Bölünme Kararı temelinde bir geçiş çözümü olarak iki devletin kurulmasını destekliyoruz. Bu çözüm kapitalizm altında uygulanabilir tek yoldur. Mevcut koşullara (nüfus artışı, topraklar) uyum sağlanmasınaözellikle dikkat edilmelidir. Buna ek olarak, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkıgaranti altına alınmalıdır.

9) Güncel çözüm

Filistin'deki savaşın sona ermesi ve Filistinli Araplar ile İsrail devleti arasında bir barış anlaşması yapılması, İsrail ve Filistin'deki sınıf mücadelesinin gelişmesininön koşuludur. Bugünün koşullarında bu ancak emperyalist bir barışla mümkündür. FKÖ'nün (Filistin Kurtuluş Örgütü) 4 Haziran 1967 sınırları içinde, tüm Yahudi yerleşimlerinin tasfiye edildiği bir Filistin Arap devleti kurulması talebi, geçici barışa doğru atılmış bir adım olabilir. Böyle bir çözüm hem Filistinli kitlelere hem de İsrail'deki Yahudi emekçilere durumlarında ve mücadele koşullarında bir iyileşme sunar.

Ancak bu, Filistin davası için belirleyici, ileriye dönük bir talep değildir. 1967 çözümü, Filistin ulusunun kendi kaderini tayin hakkını hiçbir şekilde gerçekleştirmeyen ve Filistin'deki ulusal soruna gerçekten demokratik bir çözüm getirmeyen en asgari, ama Siyonist işgal altında ulaşılması zor çözümdür.

10) Gerçek çözüm

Gerçek çözüm, İsrail ve Filistin'de proletaryanınönderliğinde sosyalizm/komünizm hedefiyle gerçekleştirilecek devrimlerde yatmaktadır. Filistin'de İsrail-Siyonist işgaline karşı mücadele devrimde ana rolü oynamaktadır.

11) Mücadele yöntemleri

Hamas ve Djiad tarafından gerçekleştirilenler gibi, Yahudi nüfusun ayrım gözetmeksizinöldürülmesini amaçlayan "intihar saldırılarını", kurtuluş mücadelesine hizmet etmedikleri, aksine zarar verdikleri için bir siyasi mücadele aracı olarak reddediyoruz. Bunlar nihayetinde Siyonist devlete ve Arap gericiliğine hizmet etmektedir. Aynı zamanda, Siyonist devletin faşist işgalini ateşhattının dışına çıkarmayı amaçlayan intihar saldırılarına yönelik tüm ikiyüzlü kınamaları da kınıyoruz.

Burjuva-ulusal Kurtuluş Hareketleri ve Komünistlerin Tavırları Hakkında Lenin:

„(…) komünistler olarak bizim, sömürge ülkelerdeki burjuva özgürlük hareketlerini ancak, bu hareketler gerçekten devrimciyse, temsilcileri bizim köylüleri ve geniş sömürülen katmanları devrimci düşünceyle eğitip örgütlememizi engellemezlerse desteklememiz gerektiği ve destekleyeceğimizden ibarettir. Eğer bu koşullar bile mevcut değilse, bu ülkelerde komünistler, (…) reformist burjuvaziyle mücadele etmek zorundadırlar. (…)

Feodal ya da ataerkil ve ataerkil-köylü ilişkilerin hakim olduğu daha geri devletler ve uluslarla ilgili olarak özellikle şu noktalar göz önünde bulundurulmalıdır:

Birincisi, bu ülkelerdeki burjuva-demokratik kurtuluş hareketinin tüm komünist partiler tarafından desteklenmesi gerekliliği; ilk planda, geri ulusun sömürgesel ya da mali bakımdan bağımlı olduğu ülkelerin işçileri en enerjik desteği vermekle yükümlüdürler;

İkincisi, geri ülkelerde nüfuz sahibi olan din adamları ve diğer gerici ve Ortaçağ kalıntısı unsurlara karşı mücadelenin gerekliliği;

Üçüncüsü, Avrupa ve Amerikan emperyalizmine karşı kurtuluş mücadelesini, hanların, büyük toprak sahiplerinin, mollaların vs. Konumlarının güçlendirilmesiyle birleştirmek isteyen paislamizm ve benzeri akımlara karşı mücadelenin gerekliliği;

(…)

Beşincisi, geri ülkelerde burjuva-demokratik kurtuluş akımlarına komünist kisve giydirme girişillerine karşı kararlı bir mücadelenin gerekliliği: Komünist Enternasyonal, sömürgelerdeki ve geri ülkelerdeki burjuva-demokratik ulusal hareketleri ancak bütün geri ülkelerde geleceğin proleter partilerinin -sadece adı itibariyle değil, gerçekten komünist partilerin- unsurlarının biraraya getirilmesi ve özel görevlerinin, kendi ulusu içindeki burjuva-demokratik hareketlere karşı mücadele görevinin bilinciyle eğitilmeleri koşuluyla destekleyebilir; (…)“ (Lenin, Ulusal ve Sömürgesel Soruna İlişkin Tezlerin İlk Taslağı, Bkz. Lenin Seçme Eserler, İnter Yayınları, Cilt 10, S. 259 )